8.10.05

Engin Ardıç'ın 27 Eylül tarihli yazısı İnönü dönemine ışık tutuyor

Söylenenlerin tamamına katılmasam da Engin Ardıç'ın bugün Akşam'da yayınlanan yazısı İnönü yönetimi altındaki 1940'lar Türkiye'sine ışık tutuyor. Genel ve yanlış inanışın aksine, İnönü hükümetinin ve özellikle Recep Peker'in açıkça Nazi Almanya'sının tarafının tuttuğunu, planlarını Almanya'nın yanında savaşa girileceğini düşünerek yaptığını gösteriyor. Dahası, başka pek çok alanda olduğu gibi dış politika ve iç politika (Türk kimliği) konusunda İnönü'nün Atatürk'ten ne kadar farklı -ve yanlış- düşündüğünü bir kez daha ortaya koyuyor. İsmet İnönü dönemini eleştirmeden ve o dönemin uygulamalarına ve yönetimine karşı çıkmayan kimse kendisini demokrat ya da ilerici sayamaz, saymamalı, ister sağcı olsun ister solcu... İnönü'nün iç politikamızda (siyasi, kültürel, ekonomik, vs.) yarattığı tahribatı hala onarmak mümkün olmadı.Engin Ardıç'ın yazısı:Koskoca Atatürk slogan atar mıymış canım? Atar. 'Ne mutlu Türk'üm diyene' sözü, bir slogandır.Atatürk, 'ne mutlu Türk olana' dememiştir, 'ne mutlu Türk doğana' dememiştir, 'ne mutlu kafatası önden arkaya bu kadar santim, sağdan sola şu kadar santim gelene' dememiştir.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, Türk olmak için yeterlidir. Hristiyan Türk, Yahudi Türk olabilir. Vardır.'Kendini Türk hissetmek' de Türk olmak için yeterlidir. Başka devletlerin vatandaşı olan Türkler vardır, hem de milyonlarca.Bir Japon çıkar da 'ben Türk'üm' derse, Türktür.12 Eylül öncesi Türkiye karıştığı zaman 'İsrail'e kaçmayı' düşünen bir Yahudi dostum, geri dönmüş ve kalayı basmıştı: 'Sokakta kolu açık gezene saldırıyorlar, bunlar köktendinci be! Şimdi anladım, benim vatanım Türkiye'ymiş!'Başka bir Yahudi dostum bana 'siz İstanbul'a ne zaman geldiniz' diye sormuştu... 'Vallahi, baba tarafım Üsküdarlı ama 1870'lerden öncesini bilemiyorum' dediğimde gözlerinde muzip bir pırıltı belirdi, dedi ki: 'Hah ha! Biz 1492'de geldik be!'Onları çok ittik kaktık.Çünkü, 'Türkiye'yi yabancı unsurlardan arındırmak' bir İttihat ve Terakki politikasıydı ama cumhuriyette de sürdü.Atatürk'ün reddettiği ırkçı politikayı, onun hastalığında CHP'yi ele geçirmeyi deneyen, ölümünden sonra da geçiren faşist klik yeniden ısıttı.Mübadeleyle Rum unsurundan, o çok tartışmalı kırımla da Ermeni unsurundan 'kurtulmuştuk'. Yahudi unsurunun belini de Varlık Vergisi'yle kırmayı denedik ama savaşı Almanya kazanamadı! O iş yattı.Faşist CHP yönetimi burayı Yahudi'lerden temizleyecek (Almanya'nın bizden böyle bir talebi olmadığı halde), savaş bitince de Almanya bize Kafkasya'dan pay verecekti!... Eski dostumuzla yeniden ortak olacaktık, tıpkı birinci savaşta olduğu gibi... Beklentimiz buydu.Fakat İsmet Paşa'nın tutumunu Saracoğlu ve Peker gibilerinden ayırmak gerekir. İnönü'nün temel sorunu devleti korumaktı, bunun için 'her iki tarafı da idare ediyor' ve savaşın sonunu bekliyordu. Müttefikler kazanınca çok partili döneme geçti. Almanya kazansaydı gözünü kırpmadan faşizme koşulurdu.Bazı ahmak solcuların pek övdükleri Köy Enstitüleri'nin üreteceği köy, bir 'faşist köy' modeliydi! Umulanın tam tersi çıkınca, ipleri komünistlerin eline geçmeye başlayınca boğduruldu.Önceleri hoşgördüğü Türk faşistlerinin tırnaklarını söktürmesi, Almanya'nın yenileceği iyice belli olduktan sonradır... Önceleri hoşgördüğü Türk komünistlerinin matbaalarının basılıp talan edilmesi de, Stalin'in bize karşı tavrı iyice ortaya çıkınca...Sonra, 6/7 Eylül 1955 gecesi, Lausanne Antlaşması'na göre İstanbul'da tutmak zorunda kaldığımız, başımızdan bir türlü atamadığımız Rum unsurundan bu kez korkutma ve kaçırma yöntemiyle kurtulmayı denedik. Sekiz yıl içinde bunu başardık.Bu geceyi, Rum milletvekili bile çıkarmış olan sözde demokratlar düzenlemişlerdi ha!Çünkü onların da asıl kökenleri CHP değil miydi? Bugün Ermeni, Rum, Yahudi unsurları Türkiye'de 'nesli tükenmeye yüz tutmuş kelaynak kuşları' gibi kalmışlardır.Cumhuriyette bir tek Ermeni kaymakam yoktur. Bir tek Yahudi mal müdürü yoktur. Bir tek Rum vali yoktur.Bunlara askerlik elbette yaptırılırdı ama ellerine silah verilmezdi eskiden, 'kullanmayı öğrenip de günün birinde bize doğrultmasınlar' diye! Yahudi asteğmenler de doğruca Sütlüce'ye, Levazım Okulu'na giderlerdi, 'aksatadan' iyi anlarlar ya...Bu saçmalıklar artık çok gerilerde kaldı.Bunları aştık, kuzum yeniden dönmeyelim oralara...Çünkü dönmek isteyenler var aramızda.

1 yorum:

sscetin dedi ki...

Inonu doneminin acikca elestirilebilinmesinin saglikli olduguna katiliyorum. Engin Ardic in bu Naziler ve CHP hakkinda ki aciklamalarini hangi kaynaklara dayanarak yaptigini bilemiyorum ama sunu soylemek gerekirse objektif ve gercek demokratik elestiri arkani Ataturk e dayayip ondan sonra gelenleri elestirmekle yapilmaz. Ya Ataturk u hic olaya karistirmayacaksin ya da karistiracaksan o konuda da objektif davranacaksin ki elestirin ucuzlamasin. Ataturk'un, gunun modasina uyarak, bircok irkci unsur iceren arastirmalar yaptirttigini ve kurumlar kurdurgunu artik cumle alem biliyor.
Ne zaman ki Ataturk u yazilarimizda referans ve arguman guclendirici bir unsur olarak kullanmayi birakirsak, o zaman gercekten demoratik ve ileri goruslu oldugumuzu idda edebiliriz.