3.6.13

Bu demokrasi için bir zaferdir ve artık yaraları sarma vaktidir!


Her şey kibirle başladı. Devlet kibri ile. Haklı sebeplerden ve korkulardan orada olan bir avuç protestocunun hor görülüp şiddetle bastırılmasından bugün nerelere geldik. Sorumlular, yetkililer ise göremediler, çünkü kibir ve güç gözlerini kör etmişti. Bu tepki tabi ki bir birikimin sonucuydu. Artık gırtlaklarına kadar bu otoriter söylem ve eylemlerle karşı karşıya kalanlar, hiçbir meşru zeminde seslerini duyurmalarına izin verilmeyen ve hiçe sayılanlar dayanamadı ve kendini sokaklara attı. Başbakanın tavrı, polisin aşırı müdahalesi, medyanın aleni kayıtsızlığı insanları daha da çileden çıkardı. Tabi ki bu olayların büyümesinde dezenformasyon ve provokasyonun da büyük rolü var. Bu dezenformasyon da ise medyanın olaylara sağır kalması, her kanaldan bir veya birkaç muhabirin oradan canlı yayın yapmamasının ve bu yüzden güvenilir kaynak olmamasının payı çok büyük. Bu tepkilerin bu kadar spontan ve bu şekilde verilmesi ise ülkede aslında gerçek anlamda insanların duygu ve düşüncelerine tercüman olabilecek bir muhalefet partisi olmamasıdır. CHP’nin bu olayları organize ettiği ise gülünç bir iddiadır. Ben orada kulaklarımla şahit oldum Kılıçdaroğlu’nun yuhalanmasına. Provokatörler ve marjinal siyasi partiler ise olaya sonradan müdahil olmuş ve bütün çabalara rağmen eylemcilerin içine sızmıştır. Zaten meydan da düzgün örgütlü muhalefet olmadığı için bu marjinal gruplara kalmıştır. İnanın olaylar sırasında ve sonrasında zarar veren her kişi için beş kişi yapma etme dedi. Ancak gaza boğuldukça insanlar gaza geldi. Birçok eylemcinin ve polisin belki de bir daha düzelmeyecek şekilde psikolojisi bozuldu, birbirlerinden nefret ettirildi.


Ancak yiğidi öldürüp hakkını verelim devlet Taksim’den geri çekilerek, gezi parkını göstericilere bırakarak geç de olsa bir geri adım attı. Göstericilerin taleplerini haklı bulan yetkililer süreci iyi yönetemediklerini ve insanları yeterince bilgilendirmediklerini itiraf ettiler. Bu demokratik kültürü az da olsa olan bir ülkede olacak bir pragmatizmdir, bir diktatörlükte bu refleksi göremezsiniz. Ancak Başbakan’ın söylemleri ve üslubu ayrı bir konu. Sadece karizmayı çizdirmemek uğruna açıklamalar yaparak, insanları yatıştırmak yerine kışkırtması belki de bütün bu olayların büyümesindeki en önemli sebeptir. Cumhurbaşkanı çok güzel söyledi: “Demokrasi sadece sandıkta olmaz”. Bunu artık Başbakan’nın da öğrenmesi ve özümsemesi gerek. Tüm Türkiye’nin Başbakanı o, sadece %50'nin değil. Bu anlayışla halkı yönetemezsiniz. Taksim kimsenin oyuncağı, kişisel malı değil. Daha önce yapılan yanlışlara yanlış ekleyerek yıkılmış bir tarihi yeniden “ihya” etmek ise bir saçmalıktır. Kürşat Bumin’in dediği gibi:“Bir 'tarihi eser' nasıl olur da 'yeniden inşa edilir', üstelik bu 'tarihi eser' çoktan 'tarih olmuş' ise?”


Devletin geri adımında sonra artık benim için Beşiktaş'taki, İzmir'deki, Ankara'daki gösterilerin meşruiyeti ve hakkaniyeti kalmamış ve amaç farkı ortaya çıkmaya başlamıştır. Sokağa çıkmak, protesto etmek isteyenler için Taksim açıktır ve açık kalmalıdır. Ama eğer amaç sadece polise saldırmak, kamu malına zarar verip, meşru bir hükümeti düşürmek ise o zaman gerçek demokrasi için sokağa dökülenler,ben, biz bunlardan uzak durmalıyız. Sandıkla gelen bir hükümet ancak sandıkla gider.


Eylemi sahipleniyoruz, biz onları durdurmaya gidiyoruz demek ise gaflettir çünkü durduramadığımıza ben birçok kez şahit oldum. Özellikle Beşiktaş’taki Başbakanlık ofisine girme ısrarı provokasyondur. Aynı şekilde polisinde orayı korumak için ara sokaklara, hatta evlerin içine kadar göstericileri kovalaması akıl dışıdır! Göstericilerden bazıları şiddeti ne kadar içselleştirmis ise polis de içselleştirmiş. Maça gidenler bu anlamsız şiddet kültürünü ve dürtüsünü çok iyi bilir. Çoğunluk evinde pasif direnişe başlayınca marjinallerin de enerjisi tükenecektir.


Gezi direnişi devlete ve otoriter zihniyete atılan bir kendine gel tokatıdır! Gene Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi mesaj yerine ulaşmıştır.Artık yaraları sarma, bir adım geri atma, kazanılanları koruma ve akl-ı selim zamanıdır. Yoksa bu direniş siz-biz savaşına döner. Bugün gördüğümüz gibi şiddetin devamı da hepimize, Türkiye'ye kaybettirir.

Hiç yorum yok: