28.2.06

28 Subat'ı unutma, unutturma!

Eski Cumhurbaskanimiz ve 28 Subat'in tetikcilerinden Suleyman Demirel yine yakin tarihimizde kara bir leke olan "28 Subat sureci"ile ilgili inciler dokmus. Tabi ki bu yildonumunu, sivil toplum demokratik haklarina sahip ciksin, baska darbelere izin vermesin diye hatirlamak, tartismak ve ilgili olanlari ifsa etmek yazarlara ve tarihcilere dusen bir gorev ama acaba onlar gorevlerini layikiyla yapabiliyorlar mi?

Bu olayin icindekiler, taniklari konussun veya gizli kayitlar ifsa edilsin de bunun nasil bir askeri darbe olduguna veya olmadigina birakin isbirlikcisi Demirel degil de kamuoyu karar versin. Uzerinden 9 yil gecmesine ragmen birakin anayasal suc isleyenler hakkinda yasal islem yapilmasini, Bati Calisma Grubu, Cevik Bir'in faaliyetleri, basin ile ordu liskileri gibi onemli konularda konusulmuyor bile. Kimse gecmiste kalmis yaralarin desilmesini istemiyor ama gerceklerinde tum ciplakligi ile kamuoyunun gozu onune serilmesi, bu gibi sureclerin bir daha tekrarlanmamasi icin sart.

Dun Sabah'da, bugun de Radikal'de iki yazar konuya degismis:

Mehmet Altan

Yarın 28 Şubat


Sülalesinin yargiya düsen mallarini güvence altina almak amaciyla mi yoksa epeydir Ankara'da tasarlandigi söylenen bir senaryodaki rolü geregi mi ya da bu yasina ragmen siyasal istahini hala dindiremedigi için mi bilemiyorum ama Süleyman Demirel'in 28 Subat için "kim demis post-moderndarbe" dedigini görünce birden o günlere gitti aklim. Iki kez darbeyle devrilmesine ragmen bunu sorun yapmadigi ve kendisini deviren generallerle bir zaman sonra kol kola girip açilislara gidecek kadar siyasal hazmi genis oldugu için onun bu konudaki sözlerini insanlar pek ciddiye almaz.
28 Subat'in "darbe" olup olmadigini aslinda en iyi bilecek kisi de odur ama onun siyasal hesaplarinin dogrularla kesismesi pek kolay olmaz.

Ancak nedeni ne olursa olsun 28 Subat'i hep hatirlamakta fayda var.
O dönemdeki darbeci cuntanin ortalarda dolasmaya merakli bir generali, bir canli yayinda 28 Subat'in "post-modern" darbe oldugunu söylemisti. Gerçek bir hukuk devleti olsaydik "anayasal bir suçu" itiraf edenler çoktan yarginin önüne çikmis olurdu.
Hasan Cemal de "Kürtler" adli kitabinda, Çevik Bir'in o dönemin gazete patronlarina neler söyledigini anlatir... Hangi demokratik ülkede generallerin yazarlarla ilgili gazete yönetimlerine baski yaptigi görüldü...
O dönemde, simdi hepsi hayatta olan kimlerin neler yaptigi hepimizin hafizasinda... Belgeleri de ortada...
Ortada olmayan sadece hukuk. Darbecilerden korkup, yazarlara çizerlere baski yapmanin utanci nasil tasinir, bunu ben hiç anlayamadim.
Türkiye'de tüm darbeleri yasadim. 1971'de evi basip kitaplari toplayan, ardindan babama Selimiye'de agir manevi iskence yapan dönemin Sikiyönetim Komutani Faik Türün yasaminin son otuz yilini canli hayalet gibi yasadi. Oglu soyadini degistirdi...
Darbecileri, isbirlikçileri, bitmeyen bir kinle sürüp giden yazar düsmanligini yakindan izledim. Hepsinin gelisini ve gidisini gördüm. Hepsi de iktidarlarinin hiç bitmeyecegini sanirlardi.
Ne oldu, geriye büyük bir utanç kaldi. Belki bunlari bir gün daha uzun uzun anlatir, yazariz.

28 Subat post-modern darbesi "laiklik" elden gidiyor diye yapildi. Benim merak ettigim su: Atatürk devrimleri yerli yerine oturduysa "laiklik neden elden gitsin?" Yok bu devrimler tehlikedeyse, neden hala tehlikede olacak kadar sallantida duruyor? Askerler, sürekli olarak laiklik ilkesinin tehlikede oldugunu söylüyor. Ama buna tüm toplumun sahip çikmasini saglayacak sosyoekonomik gelismelere destek olmak yerine tanklardan medet umuyorlar. "Laiklik elden gidiyor" kaygisi gerçek bir kaygi mi, yoksa iktidar savasinda kullanilan bir silah mi dogrusu pek ayirt edilemiyor.
Yarin 28 Subat post-modern darbesinin yildönümü... Ben "din devletinde" de yasamak istemiyorum, askeri rejim altinda da...
Temel hak ve özgürlüklerin evrensel hukuk kurallariyla güvence altina alindigi dogru dürüst bir ülkede yasamak istiyorum. Bunun tek saglikli yolu Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarinin, çok daha büyük ölçüde zenginlik ve özgürlük üretecek hale gelmesi. AB süreci de bunu saglayabilecek bir reçete...

28 Subat döneminin en sicak günlerinde de, bizleri kendi darbeci mantiklarinin propagandasina alet edemeyip andiçlayanlarin, yazarlara baski yapmaya ugrasan darbecilerin silinip gideceklerini, bizlerin de yaptigimiz islere devam edecegimizi biliyordum. Suçlulari cezalandiran bir "hukuk" yoksa da...
Onlari kenara iten bir "hayat" var çünkü...


Hasan Celal Guzel

28 Subat'tan bugune esintiler


Demirel, 28 Subat'i savunmaya ve darbe olmadigini söylemeye devam ededursun;
28 Subat'i yapanlar, secaat arzedip sirkatlerini söylemekten kendilerini alamamislardir.
4 Subat'ta Sincan'da tank yürütenler, 'balans ayari' yapanlar, devrin Genelkurmay Genel Sekreteri ve diger erbab-i müdahale, hâlen bülbüller gibi sakiyarak suçlarini itiraf etmektedirler.
28 Subat, açikça bir askerî müdahale ve darbedir. Lâkin, bölük pörçük hatiralar disinda 28 Subat Darbesi'nin gerçek hikâyesi henüz yazilmamistir.
28 Subat'in içyüzünün ortaya çikarilabilmesi için, TSK'daki kayitlarin ayrintili sekilde incelenmesi, özellikle illegal 'Bati Çalisma Grubu' darbe örgütlenmesinin açiga kavusturulmasi gerekir.
28 Subatçilar, TSK içinde tamamen illegal sekilde örgütlenmis; 'konseptler' 'andiçlar' yayinlamis; halki siyasî ve ideolojik biçimde fislemis ve açikça suç islemislerdir.
Yargi mensuplarini Genelkurmay'a doldurup brifing veren ve komutla alkislatan bir yönetimi, normal ve demokratik bir rejimle bagdastirabilir misiniz?

Bugün, Genelkurmay Baskani Org. Özkök'ün Anayasa ve kanunlara uygun demokratik tavri ve idaresi, 28 Subat Dönemi'ni fiilen sona erdirmistir. 21. yüzyilin basinda, AB'ye girme mücadelesi veren Türkiye'de, artik ordunun açikça veya üstü örtülü sekilde müdahalede bulunacagina pek ihtimal vermiyoruz. Bu dönemde -gerekçesi ne olursa olsun- yapilacak bir müdahalenin Türkiye'yi içinden çikilmaz bir felakete sürükleyebilecegini tahmin etmek zor degildir. Buna mukabil, hâlâ bu konuda hirsli politikacilarin ve milletin iradesini bir türlü hazmedemeyen muhteris jakoben zorbalarin provokasyonlarina devam ettiklerini müsahede ediyoruz.
Önümüzdeki günlerde, yaklasan Cumhurbaskan-ligi seçimini baski altina almak isteyen politik ve bürokratik çevrelerin, siyasî iktidar üzerinde kurmaya çalistiklari baskiyi arttiracaklari ve AK Parti'yi erken seçime götürmeye çalisacaklari anlasiliyor. Ancak, bu baskinin ülkeyi yeni bir '28 Subat Modeli'ne sürüklemesi kolay degildir.
AK Parti Iktidari, geçmisteki 28 Subat zorbali-gindan ders almali; baskilara aldirmadan ve hata yapmamaya çalisarak yoluna devam etmelidir.

Türkiye'nin bu yüz kizartici müdahalelerden kurtulabilmesi için halkin bir 'sivil itaatsizlik' suuru kazanarak demokratik haklarini korumasi ve kendi iradesiyle is basina getirdigi temsilcilerine sahip çikmasi lâzimdir. Antidemokratik ve gayrimesru müdahalelere karsi çikabilmek, demokrasinin devami için AB'nin emniyet sübabi olmasindan çok daha önemlidir.

Hiç yorum yok: