Bir hafta once 28 Subat'in yildonumu ile ilgili yazilari aktardik, hemen akabininde Semdinli olaylari ile ilgili iddianame gundeme geldi. Org. Buyukanit'in isminin iddianame de gecmesi ile bir kasik suda firtina koparildi, komplo teoricileri calismaya basladi ve bir kriz yaratildi. Sonucta bu kriz hala 28 Subat zihniyetinden siyrilamamis oldugumuz anlamina geliyor.
Ordumuz kendi icindeki pisliklerin farkinda ve var gucu ile bunlari temizlemeye calisiyor. Artik sik sik yargilanan generaller, albaylar goruyoruz. Ancak nedense bunu disardan birileri yapmaya kalkinca butun askeriye emeklisi, aktifi ile ayaga kalkiyor. Aslinda asil temizlenmesi gereken Guneydogu Bolgesi ve burda artik kemiklesmis ve askerin de icinde bulundugu derin devlet cetesi. Bu bolgede gorev yapan askerlerin kendi anlatiklarindan biliyoruz ki kacakcilik burda asker himayesi altinda devam ediyor. Guneydogu bolgesi teror ile mucadeleden dolayi hassas bir bolge oldugu icin burda ne yazik ki kapsamli bir temizlik yapilamiyor. Semdinli olaylari sadece bunun su yuzune cikan bolumu ve arkasinda kisisel nedenler mi, bir hesaplasma veya uyusturucu, kacakcilik gibi baska nedenler mi var su anda bilmiyoruz ve belki de hic ogrenemeyecegiz.
Ne yazik ki bizim devlet ve asker kulturumuzde ta Tanzimat donemine dayanan askerin hukumetin, hukukun hatta devletin ustunde oldugu ve aslinda butun bunlarin garantoru oldugu kanisi var. Devlet icinde devlet gibi, bagimsiz gorev yapan, ne Avrupa da ne de dunyanin diger gelismis demokrasilerinde olmayan Genelkurmay Baskanligi bunun en guzel ornegi. Hele hele "gizli anayasa" denilen Milli Guvenlik Belgesi ni demokratik bir hukuk devletinde anlayabilmek daha da zor. Askerlerimiz bu otoriteye ve otonoma o kadar alismilar ki herhangi bir mudahaleyi bagimsizliklarina hatta varliklarina bir tehdit olarak gorup, var gucleri ile engellemeye calisiyorlar.
Tabi ki bu iddianame de Sayin Buyukanit'a karsi ciddi bir suclama yok ve savcinin isguzarligi sozkonusu, ama 28 Subati da destekleyen bazi cevreler, yine kan kokusu alip olayi bir krize donusturmeyi basardi. Caresiz Deniz Baykal ise CHP gelenegini olan askere umut baglamayi surdurup, "sivil darbe girisimini onledik." gibi anlamsiz aciklamalar yaparak bu krizden bir pay cikarmaya calisti. Bu son sacmaliklari ile partisini yuzde on barajinin altina itmemistir insallah. Ama daha da onemlisi yargi reformunun ne kadar gerekli oldugunu bir kez daha gorduk.
Hukumet ise ne yapacagini sasirmis durumda ve sanki sucluymus gibi ozur dilemeye calisiyor. Biraz basiretli olsalar, iki yuzluluk yapmasalarda bu sefer gercekten yarginin isine karismasalar iyi olacakti ama ne yazik ki hukumet de farkinda ki hala demokrasimiz pamuk ipligine bagli, hala emekli veya aktif herhangi bir pasa aciklama yapinca yer yerinden oynuyor, hala askerler gunluk politik konularda aciklama yapma geregini duyuyor, bu yuzden krizler cikiyor, borsa bile dususe geciyor.
Ulkemizde askere karsi buyuk bir saygi var ve bu kotu birsey degil ama askere saygidan once demokrasiye ve hukuk devletine sahip cikmak gerekli. Artik 83 yillik Turkiye Cumhuriyetinin ordunun himayesine ihtiyaci olmayacak kadar saglam olmasi gerekli. Yoksa bosuna mi o Cumhuriyetimizin 75. yili reklamlari televizyonlarda, gazetelerde yayinlandi, askerler sivillerle ele ele kol kola yurudu? Pasalarimiz artik politikayi, egolarinizi, rejim muhafizligini bir kenara birakin ki sizi de rahat biraksinlar ve demokrasimiz de, milletimiz de, devletimiz de rahat bir nefes alsin.
1 yorum:
Tarihteki Turk devletlerinin militarist oldugu ve fetih ideolojisi ile bir devlet-ordu fuzyonunu yarattigi bir gercek. Yalniz bu Cumhuriyet ile de silinememis bir fenomendir cunku Cumhuriyeti de kuran, yoneten ve koruyan yine asker ve asker kokenli insanlar olmustur. Bu yuzden ordunun kendini cumhuriyetin bekcisi ve garantoru olarak gormesi o kadar da supriz degildir. Ordunun aktif olarak politikaya el atmasi ise Mesrutiyet donemine ve 31 Mart Vaakasina kadar dayandiralabilinir.
Yorum Gönder