20.9.06

Bir Osmanlı Milletler Topluluğu (Commonwealth) Olmayışı Üzerine...

Türker Alkan bugünkü (20 Eylül 2006- hayat ve zaman ne kadar da çabuk geçiyor...) yazısının ikinci yarısında aynen şöyle demiş:

"Türk Dünyası Kurultayı toplandı. Hayırlı olsun. Yalnız sayın Başbakan Erdoğan'ın bir dediğini pek iyi anlayamadım. "İngilizce, Fransızca, İspanyolca konuşan milletler topluluğu gibi, biz de Türkçe konuşan milletler topluluğu kuralım" diyor. Pek fiyakalı bir öneri, ama biraz düşününce anlaşılması zor yanları olduğunu görüyorsunuz. Her şeyden önce, 'İngilizce Konuşan' veya 'Fransızca Konuşan Ülkeler Topluluğu' gibi kuruluşlar yok. Başbakan, muhtemelen İngilizlerin 'Commonwealth', Fransızların da 'La Communauté' dediği kuruluşları kastediyor. Ama bunlar İngilizce ve Fransızca konuşan ülke toplulukları değildir. Bu ülkelerin eski sömürgelerini bir arada tutmak ve kendilerine saygınlık sağlamak için oluşturdukları örgütlerdir. Bu örgütlerin dünya politikasında önemli bir ağırlığı ve işlevi yoktur. Tam tersine, Londra'yı dolduran Pakistanlıların, Paris'i ateşe veren Kuzey Afrikalıların sık sık gösterdiği gibi, metropol ülkelerin başına dert açmaktan başka bir işe yaramıyorlar. İlle de benzer bir iş yapacaksak, Osmanlı'dan kopan Irak, Yemen, Mısır, Suriye, Lübnan, Libya gibi ülkeleri bir çatı altında toplamaya kalkmalıyız ki.. ne diyeyim? Lübnan'a asker gönderme kararı alındığı günlerde eski bir büyükelçimiz, "Aman," diyordu kısık bir sesle, "Osmanlı mirasını hiç anımsatmayalım!" "

Böyle demiş işte sayın Alkan yazısında... Sayın Alkan, isimsiz bir 'eski büyükelçimiz'i kaynak göstererek Osmanlı mirasını hiç anımsatmayalım demiş ama aslında Lübnan'da, Suriye'de, Irak'ta Osmanlı'nın, hatırlandığı kadarıyla, bir parça özlemle anıldığını düşünüyorum ben. Bosna'da, Kosova'da, ve dahi Makedonya'da Osmanlı'ya özlem olduğunu da tahmin ediyorum. Ama Osmanlı Milletler Cemiyeti tarzı bir topluluk olsun demek zaten Osmanlı tekrar kurulsun demek değil ki, alakası bile yok. Sadece kültürel, nostaljik bir yapılanma. Dahası İngiltere ve Fransa'nın benzer örgütlerinin hiçbir siyasi ağırlığı veya değeri olmadığını da yazmış sayın Alkan. Fakat Türker Alkan yanlış bir karşılaştırma yapmış: Osmanlı'nın çok uluslu gerçekliği İngiltere veya Fransa'nın denizaşırı imparatorluklarıyla karşılaştırılamaz, bu çok çok yanlış olur. Genel olarak denizaşırı imparatorluklarla karşılaştırılması yanlış olur. Osmanlı Avrupa'da ancak Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarıyla karşılaştırılabilir. Çünkü Osmanlı her fethettiği bölgeyi az çok kendi memleketi, vatan parçası sayıyordu, Avusturya-Macaristan'da olduğu gibi. Hiç bir bölge 'sömürge' olarak görülmüyordu. Fransa'nın metropol, HindiÇin'in (Vietnam, Laos, Kamboçya), Mali'nin, Senegal'in ve dahi şimdi bağımsız olmuş düzinelerce memleketin sömürge olması gibi bir metropol-sömürge ayrımı tek parça olan imparatorluklarda biraz zor olur zaten. Hoş Rusya'da biraz vardır Orta Asya'ya ve Sibirya'ya karşı, ama mesela Tataristan ve diğer Volga boyu müslüman yerleşimleri Rus vatanının bir parçası sayılır, yabancı sömürge toprağı değil. Fakat asıl büyük benzerlik Avusturya ve Osmanlı arasında kurulmalı, Habsburgların da Osmanlılar gibi 600 sene hüküm sürmesi de cabası.

Gelelim asıl soruya: Osmanlı Milletler Topluluğu... Neden olmasın? Yaratıcılıkltan yoksun kısır bir dış politikaya mahkum olmak zorunda mıyız? Nasıl ki Karadeniz Ekonomik İşbirliğini Örgütünü kurduk, çok da iyi oldu, zararı mı oldu? Bulgaristan, Romanya, Gürcistan, Makedonya, Arnavutluk gibi eski Osmanlı ülkeleriyle kurduk bu örgütü. Açıkça Osmanlı Milletler Topluluğunu kurmak çok mı çılgınca? Maalesef çılgınlık şundan kaynaklanıyor: Biz bu örgütü kurarız ama bu örgüte en çok katılması gereken Arap ülkelerinin liderleri, kendi meşruiyetlerini Osmanlı karşıtlığı üzerinden kurdukları için böyle bir örgüte girmezler gibi geliyor bana. Olsun, girenler sağolsun. Bosna, Arnavutluk, Kosova, ve Makedonya girer, Bulgaristan ve Cezayir bile girer bence, belki de Lübnan ve Yemen, Osmanlı olmasa da Pakistan da girer, onlarda tarihsel bir Osmanlı-Türkiye sempatisi var zaten. Şans eseri okuduğum bir yazının bende uyandırdığı izlenimler işte böyle.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

akşam haberlerinde İLK ve FLAŞ haber,ertesi günü gazetelerde SÜRMANŞET olacağını bilmese;pkk asker öldürür müydü acaba?öldürerek Türk ordusunu bitirebileceğini düşünecek kadar aptal birini ne abd kullanır ne de ingiltere öyleyse şu sonuca ulaşıyoruz:
görevin yarısını pkk diğer yarısını ise basınımız yapıyor gidenlerse bizim İNSANIMIZ ordaysanız bişey yapın tepki verin şu basının haddini bildirin

sscetin dedi ki...

Bizim kafamizda ki Osmanli hayali ozellikle Arap ulkelerinde cok daha farkli hayata gecmis. Bazilarinin pozitif bir Osmanli imaji varken, Osmanli baskalarinin zihinlerinde negatif seyler cagristiriyor.

Gonul ister ki gercekten islevsel boyle bir orgut ve beraberlik kurulabilsin ama 2-3 ulkeden fazla kimsenin buna sicak bakacagini dusunmuyorum. Ne Turk milleti ne de Osmanli bayragi altinda yasamis diger milletler hala tarihleri ile barisma olgunluguna erismis degil ne yazik ki.

Turkce Konusan Devletler Toplulugu da kurulur ise, Orta Asya ve Kafkaslar da ki yonetim sistemleri degismedikce, guzel bir isimden ve birkac toplantidan oteye gecmeyecek ici bos bir organizasyon olacaktir.

Adsız dedi ki...

Sayin Tayip Beye bu fikir herhalde "politics for Dummies" serisini okurken gelmis olmali.

Goruyorum ki hepimizin dusuncelerinde ve gonlunde bir sekilde Osmanli Tarihimiz yatiyor. Ozde yatan dusunceyi yumusatarak veya kelimeleri nazikce secerek yada kisik seslerle ifade ederek farkli bir kaliba sokmayalim. Osmanli diye konustugumuzda "baskalarinin" zihinlerinde ne gibi seyler cagristirdigi da onemli olmamali.
Turkiye'nin batiya entegresinin bu kadar uzun surmesindeki baslica nedeni bana gore zamaninda yapilan Dil Inkilabi. Uzun vaade icin dogru bir Inkilab olabilir, fakat bu vaadenin henuz basindayiz. Boylece Batilasma cabasinda da en alt siradayiz. Dilin bir Ulke ve Millet icin olan onemini belirtmeme gerek yok, bunu hepimiz biliyoruz. Ulke olarak kendimizi gerceklestirme adina, Osmanlica, Farsca da kalmamiz gerekirdi diye dusunuyorum. Boylece Osmanli himayesi altinda bulunmus komsu ulkelerle, kulturel, etnik ve ticari anlamda cok daha iyi bir iliski icinde olurduk, bu da, o bolgeye Bati etkisinden uzak bir Stabilite saglardi. Orta Asya Kafkaslar, Balkanlar ve tabii ki Orta Dogu'da, simdikinden oldugundan cok farkli bir Pazar, Siyaset ve Sistem olusurdu.
Boyle bir dusuncenin gerceklesmesi imkansiz degil. Bu benim soylemek istedigim, hic bir siyasi ve ticari menfaat icermeyen, sadece bolgedeki halkin Kulturel kimliklerini ve huzurunu, konustuklari dil ile ifade ve gerceklestirmesidir. Somurgenin aldiklarini tekrardan yerine koymak da diyebiliriz. Saygilarimla

sscetin dedi ki...

Dil inkilabinin artilarini ve eksilerini zamani geldiginde konusuruz. Burada dilden cok ulus devlet olusumlarinda ve tarih yazilimlarinda eskiden Osmanlinin parcasi olan bircok devlet kendini Osmanli ya karsi tanimlamis, tarihlerini bu sekilde yazmis ve vatandaslarinin beynine boyle kazimistir. Eger Osmanlica hala gecerli bir lisan olsa idi, ust duzey entellektueller ve tarihciler bazinda bir ortak payda ve kaynasma olabilirdi, ama halklar arasinda bu subjektif tarihin acimasizligi nedeni ile bu cok zor olurdu. Belki bir yuz sene daha gerekli

Adsız dedi ki...

Dışişleri Bakanının Cezayir'e yaptığı resmi ziyaret'e işadamı sıfatıyla katılıyoruz. Amacımız iç savaş sonrası oturmuş siyasetin ekonomiyi ne kadar canlandırabildiğini yerinde görebilmek.Cezayir Cumhurbaşkanı bizleri devlet başkanı ziyareti protokoluyla karşılıyor.Bizlerin de bulunduğu bir davette şunları söylüyor.''Biz Türklere gidin demedik Tükler bizi bıraktı.O günleri çok arıyoruz.Yeniden bir Osmanlı birlikteliğine katılıma hazırız.Yeniden yapılanmaya 50 milyar dolar ayırdık bu paranın hepsini sizin almanızı ve bütün Cezayiri Türk kardeşlerimizin yeniden inşa etmesini dilerim.''
Şener, böylelikle senin bu tasarımına en başta Cezayir'i koyman gerekecek ! :)
400 ila 600 yıl yönettiğimiz Ortadoğu ülklerinde de 40 yaş üstü halkta bize karşı büyük sempati var.Geçen süre içersinde batı etkisi altındaki siyasilerin güttüğü yapmacık ulusalcılık çerçevesinde uygulanan eğitim politikaları ile tarihi bilgiler saptırılıp yeni nesil kısmen yönlendirilmeye çalışılmış ancak aile büyüklerinin de Türkler hakkındaki olumlu görüşleri ile kamuoyu yaratmaları bizi hala bu bölgedeki halkın gözünde sözü geçen lider ülke konumunda tutmaya yetiyor.
Türkçe konuşmaya gelince; orta asyada Azerbaycandan öteye türkçe kelimeler kullanılmasına rağmen birbirimizi anlayamıyoruz.Bu durum O ülkelerin 1990 yıllarda dillerini ve latin alfebesine geçiş süresince de yazılarını oluşturmada ortak tavır arayışı içinde bulunmalarına rağmen o dönemlerin savsak koalisyonları bu durumu görüp değerlendirememiştir.
Maalesef şu anda her Türk Cumhuriyeti ülkesi kendi telaffuzunu yazıya dökmüş lehçeli bir alfabe yaratarak dil sorunlarına kendilerince bir çözüm bulmuşlardır.Bu önemli dönemi değerlendiremiyen Türkiyenin bugünden sonra ortak dil için projesini hayatiyete geçirmesi çok zordur.Tek partili siyasi hayatın bu yönden kıymetini bilmek lazım.. Hangi parti olursa olsun ama iktidarda karar mekanizmasını çabuk yürüten bir tek parti iktidarı olması lazımdır.
Ayrıca benim bildiğim Türkiyenin AB ye karşı B planı olarak Karadeniz Ekonomik İşbirliği(BSEC-KEİB) politikası gizlice yürütülmekte ve daha da genişletilerek Avrasya Ülkeleri Ekonomik İşbirliğine dönüştürülmeye çalışılmaktadır.
Sermet Çetin