Trabzon ve Sakarya olaylarindan sonra Erdogan konustu: "Birileri dugmeye basti!". Peki kim bu birileri?
Turkiyenin jeopolitik (geopolitic) onemi daha ilkogretim cagindan baslayarak her vatandasimiza alti cizilerek ogretilmistir. Peki nedir Turkiye'nin jeopolitik onemi?
Hatirlarsinizki ilkogretim "milli" cografya kitaplarinin bir bolumu ayni bu konu basligi altinda toplanmis, butun genclerimize 'buyuk devletler stratejisine giris' iceriginde bir ders vermekteydi. Isin asli su ki, ilkokul kitaplarinda yer alan tanim Turkiye'nin Birinci Dunya Harbi sirasindaki jeopolitik onemini anlatiyordu. Bogazlarin kontrolunde olmak, Avrupa ile Asya arasinda bir kopru durumunda olmak gibi bazi cografi avantajlarimizin ulkemizi stratejik bir konuma tasidigi fikri aslinda gerceklere Cumhuriyet tarihimizin neredeyse hic bir bolumunde yansimadi. Turkiyenin topraklari uzerindeki tarih ve kultur birikimi, Asya ile Avrupa arasindaki sikismis konumu bize sadece turizm acisindan ufak bir fayda saglarken, bir cok acidan, en onemlisi guvenlik acisindan her zaman zarar getirdi.
Halbuki ilkogretim kitaplarinda atlanilan, fakat Turkiye'nin 1945-1991 arasi tek jeopolitik onemi olan ozelligimiz Sovyetler Birligine komsu olmakti. Bu ozellik bizi Amerikan yardimlari listesinde ust siralara tasimanin yani sira bir Nato uyesi olmamiza, Cumhuriyet devrimleriyle baslattigimiz Avrupa'ya yakinlasma amacina yardim sagladi. Ote yandan bu donem icinde ulkemizin ic politikalari buyuk devletlerin soguk savas stratejilerine maşa haline geldi ve ulkemizin hakiki bir insan haklari gelisimi kaydetmesine her zaman engel oldu. Turk solu kirbaclandi, Turk egitimi manipule edilip darbe gordu, Turkiye'nin egemenligi neredeyse kagit uzerine indirgendi. Amerikan yardiminin fiyati agir oldu: Turkiye ekonomik ve politik bagimliliklari olan bir ulke haline geldi. Turk halkinin kendi kaderini tayin etme sansi hokkabaz ustaligiyla ellerinden alindi. Turk demokrasisi, dunyadaki demokrasi savasi ugruna feda edildi. Bati dunyasi adina kursunu biz aldik, karsiliginda ne aldigimiz ise 3 ekimden sonra daha netlesecek.
Peki soguk savas doneminin sonu Turkiye'nin jeopolitik oneminin sonu mu demek oluyor?;
Bu sorunun cevabi bana gore hayir.
Ikinci Dunya Savasinda Nazilere, Soguk Savas sirasinda Sovyetlere karsi yaratilan dunya duzeninin yeni bir versiyonu "Bush doktrini" olarak tekrar karsimiza cikmis durumda. Bu yeni buyuk devletler stratejisi icinde Turkiye yine dusmana karsi on safha olma ozelligini koruyor. Gecen iki sene icinde baskan Bush'un seytan mihveri (axis of evil) olarak adlandirdigi yeni dusmanlar grubunun iki uyesi, Irak ve Iran ayni zamanda bu gruba katilmasi en kuvvetli aday olan Suriye, Turkiyenin guneydeki komsulari. Bunun otesinde Turkiye, terorle olan tecrubesi, radikal islamla olan tecrubesi, laik duzende yasayan Musluman toplumu, orta asyadaki stratejik-ekonomik onemi artmis ve radikal islamin tehtidinde olan devletlere olan kulturel baglari ve en nihayetinde barindirdigi sahin politikacilari sayesinde Amerika acisindan yepyeni bir jeo-kultur-politik onem kazanmis durumda.
Bircoklari dunyada degisen savas ve strateji metodlari bakimindan artik cografi konumun ulkelerin politik onemlerine olan etkisinin azalmakta oldugunu ve dolayisiyla Turkiye'nin bu ozelliklerinin gercek anlamda bir onem ifade etmedigini dusunsede ben bu dusunceye katilmiyorum. Bana kalirsa yukarida saydigim sebepler Turkiye'nin yeni dunya dengelerinde onemini arttirmak, ve hatta soguk savas doneminden yuksek bir seviyeye getirmek icin yeterli gozukuyor.
Bizim su anda yapmamiz gereken sey soguk savas donemindeki rolumuzun ulkemize yukarida bahsettigim getirilerini ve goturulerini alt alta koyup, Turkiye'nin bu yeni jeo-politik onemleri sahiplenmesinin ulkemizin gelecegi acisindan iyi mi yoksa kotu mu olacagini dusunmek. Benim bu konudaki tavsiyem orta yolu bulmak; yani hem bu onemleri sahiplenip ve getirilerini alip, hemde bize olan negatif etkilerini yok etmek. Yani ne yardan ne serden vazgecmemek.
Fakat yeni duzen icinde Turkiye, soguk savas duzeninde yaptigi cengaverligi yapmayarak, yani Irak'taki isgale katilmayarak kendi jeopolitik avantajindan feragat etmis gozukuyor. Ben savas oncesi Turkiye'nin savasa girmesinden yana oldugumu defalarca aktarmistim; bugun soylediklerimden yana duruyorum. Turkiye savasa girmemis olsa bile Istanbul saldirilari ile Al-Kaide'nin hedefi olmus, su an PKK'nin oldurmekte oldugu ve Irakta guvenligini saglayamadigimiz icin olen vatandaslarimizla beraber kaybimiz savasa girmemiz durumundaki kaybimizla karsilastirabilecek seviyelere gelmistir. Ote yandan, bu kararimizla 28 milyarlik ekonomik, Irakta daha soz sahibi olma bakimindan politik, ve Amerika ile iyi iliskilerde olma bakimindan stratejik bir cok avantajimizi kaybetmeye yaklastigimiza inaniyorum. Turkiye, son iki senedeki ekonomik ve demokratik basari ile, bu avantajlar olmadanda ileri gidebilecegini gostermis olsada ben bu ilerlemenin avantajlarimizi koruyarak basarilabilmis olacagini dusunuyorum.
Tabi ote yandan, millet iradesiyle meclisimizin aldigi karar bizi bu isgalden uzak tutmus olsada, Incirlik ve Nato ile olan sorumluluklarimiz ve devletin uzun vadeli politikalarini kollayan merciler sayesinde Turkiye yine savasa bir taraf olmus, sadece onemli bir taraf olamamistir. Iste yapilan en buyuk bir gafletde budur.
Bugun Turkiye bu yeni jeopolitik onemlerin farkina varip sahiplenmezse ve getirilerinden yararlanmazsa buyuk bir firsat kacirmis olur cunku bu onemler yabanci oyuncular tarafindan gozlenmekte ve Turkiye kendi iradesi disinda oyunun icine her halikarda cekilmektedir. Sonucta degisen tek sey, ister istemez icinde bulunacagimiz bir savasa hazirliksiz girmemiz, ve bu savasin gelirlerini alamazken, giderlerine ortak olmamizdir.
Iste Tayyip Erdogan'in soyledigi "dugmeye basma" meselesinin ucu bu konuya dayanmaktadir.Amerikan yonetiminde olan Wolfowitz, Rumsfeld, Cheney ve Rice gibi sahinler Turkiye'nin bizim sahiplenmeyi red ettigimiz oneminin farkinda olduklari gibi, bu onemleri kendi stratejik oyunlarinda kullanmanin hesaplarini mutlak yapmislardir. Turkiye'nin yeni dunya duzeninin vakumuna cekilmesi, hic kuskusuz ki soguk savasta oldugu gibi ic islerine yapilan mudahale ile saglanabilir. Yurt disinda memnun olmadigi hukumetleri dusurmeyi guvenlik planinin ilk paragrafina tasiyan Amerika, bu oyunu Turkiye'ye hic gostermeden oynamaktan cekinmeyecektir. Netekim Amerika'nin PKK ya karsi operasyon konusunda iki yuzlu yaklasimlari ve son dort ayda sayilari 50-60 yaklasan sehitlerimiz bu oyunu oynamaya basladiklarinin bir gostergesidir. Bugun Turkiye'de demokratik adimlar atilip PKK'nin gucu bu kadar zayiflamisken inanilmaz bir zamanlama ile ulkenin milli kimliginin tartismada oldugu bir sirada PKK nin yeniden patlamasi, ulke icindeki atese korukle gidip tahrik etme cabasindan baska bir sey degildir. Bu tahriklerin sonucunda ulkede Amerikan planlarina katilmak istemeyenler, (AKP/CHP) icerideki guclerini yitireceklerdir. Aslinda Turkiye'de son bir kac ayda olanlarda bunu gostermektedir. Hic yoktan patlayan bazi sorunlar, Turk devletindeki sahinleri, (DYP-Mehmet Agar) guclendirmis, Turkiye'yi hic olmadik zamanda siyasal ic rekabetin tuzagina dusurmustur. Elbetteki Turkiyedeki sahinlerin guclenmesi su siralarda Amerikadaki sahinlerin isine gelecektir; kendi dillerinden anlayan, eli agir ve body guard gibi cengaver bir Turkiye! Hemde dahasi, ise gec kalmis, elinde kozu olmayan, ne yaptigini bilmeyen bir Turkiye!
Simdi bana donup, "Nasil olsa bizi icine cekecekleri icin, biz gonullu mu olalim yani?" diye sorabilirsiniz. Cevabim tabi ki hayir. Basta soyledigim gibi en iyi strateji orta yolu izlemekten gecer; Yeni dunya duzeninde bilincli bi sekilde yerimizi almak ve bu davranisimizin getirisini fazlasiyla somurerek her alanda toplamak; ulkemizin uzun vadede guvenligini saglayacak adimlari bu cercevede dunyaya kabul ettirerek atmak; ic islerimizin masa olmasini, icerideki tahriklerin kaynaklarini desifre ederek ve ustune giderek engellemek, demokratik ve ekonomik adimlari hizla atmak ve en onemlisi ulkemizin hemen hemen kagida indirgenen egemenligini tam anlamiyla yeniden kazanmak ve bir sonraki dunya duzeni degismine buyuk bir oyuncu olarak girmek.
Bu yazinin farkli kutuplardan etkilenen bir paranoya urunu oldugunu dusunebilirsiniz. Ozellikle "dugmeye basmak- Trabzon - Amerika - Agar (vs.)" baglantilarinin biraz fazla esnek oldugunu dusunebilirsiniz fakat bu baglantilar gecerli olmasa bile genis vizyonda Turkiye'nin yol haritasi degismeyecek. Stratejilerimizi daha detayli ve daha ileriye donuk dusunmek zorundayiz ve bunu yapabilmek icin her seyden onemlisi kendi icimizdeki guven baglarini guclendirip bir amaca dogru gitmeliyiz. Ancak ic siyasetteki rekabetin boyutu, tahrikten, paranoyadan, yikimdan ve vahsetten yardimlasmaya dogru kayarsa devletin hukumetler otesi organlari ulkenin gelecegini en guzel sekilde planlayabilir. Artik dugmeye basmasi gereken bizleriz!
2 yorum:
mrebalar Mustafa Domanic, Basliginiz TURKIYE'NIN JEO-POLITIK ONEMI SONA ERMEDI! DUGMEYE BASMA SIRASI BIZDE! ilgimi cekti. Blog unuz cok guzel. alaturkaonline ile ilgi oldugu icin buldum alaturkaonline sitesinden buldum. Blogunuz takip etmeye calisicam.
Yorum Gönder