" Demokratligindan taviz vermeyen, is turbana gelince aslan kesilen AKP, Turk demokrasisinin en buyuk engelini gormezden geliyor. CHP ise farkli degil..."
Gecen secim sonuclarina gore Ankara Ticaret Odasinin yapmis oldugu arastirma sonuclari soyle:
"Yüzde 10 barajlı d’Hondt sistemine göre AKP 366 milletvekili çıkarıyor. Baraj yüzde 5’e düştüğünde milletvekili sayısı 266’ya baraj tamamen kalktığında ise 262’ye düşüyor. Aynı şekilde Yüzde 10 barajlı d’hondt sisteminde 184 milletvekili çıkarabilen CHP, baraj yüzde 5’e düştüğünde 117, baraj kalktığında ise yine 117 milletvekili çıkarabiliyor. Yüzde 5 barajında DYP nin 44, GP’nin 28, DEHAP’ın 53, ANAP’ın 8 milletvekili, baraj kalktığında da aynı kalıyor. MHP’nin milletvekili sayısı da 34’den 33’e düşüyor. Baraj kalktığında Saadet Partisi 4, BBP ise 1 milletvekilliği kazanıyor."
Ilk goze carpan sonuclara gore eger Turkiye'de baraj sistemi uygulanmiyor olsa, AKP'nin anayasayi degistirme ve keyfi Cumhurbaskani secme sansi kalmiyor. Yine bu sonuca gore DTP ciddi bir grupla meclise girebiliyor.
Eger yuzde on baraji olmasa Turkiye'de neler olurdu, neler olmazdi bir bakalim:
1- Oy veren nufusun ucte birinin oyu cope gitmezdi... Bu oyle kolay yutulacak lokma degil, sen bir demokrasiden bahsediyorsun ki oy vermeye gitse bile halkin ucte biri yonetimde soz sahibi degil. Bu o surekli savunmaya calistigimiz Cumhuriyetin temellerine aykiri degil mi? Egemenlik kayitsiz sartsiz milletin mi? yoksa Egemenlik kayitsiz sartsiz milletin ucte birinin mi?...
2- Cumhurbaskanligi secimi tartismasi ve bu secim oncesinde bu olayla iliskilendirilen icine Danistay cinayetinin de dahil oldugu siyasi entrikalar silsilesi yasanmazdi... Bu tartismalarin temelinde temsili dengesizlik yatiyor, halkin buyuk kisminin gorusleri baraja takilmasa belki siddet yerine baska eylemlerle sonuca ulasilacakti...
3- Kurt sorunu son bir senede yasadigi alevlenmeyi yasamaz, onca sehit vermezdik... Kurt sorununu kokten red etme mantalitesi devam edemez, su anda dusunceler ne kadar farkli olursa olsun sorunun cozumune yonelik ciddi adimlar, atilmasi gereken yerde, Turkiye Buyuk Millet Meclisinde atilirdi. Tabi DTP milletvekilleri daha once yaptiklari vasifsizligi gosterip Meclise hakarete kalkismis olsalardi o zaman bunu o kadar rahat soyleyemezdim ama onlarinda artik derslerini almis olacaklarina naif bir inancim var. Tabi bu durumda yabanci parlamenterler Diyarbakir yerine Ankaraya giderlerdi...
4- Avrupa Birligi projesi icerideki destegini bu denli hizli yitirmezdi.
Uzun lafin kisasi bugun Turkiye'nin yasadigi bircok siyasal dengesizlik daha iyi ortulur, milletin farkliliklari meclise tasinip burada eritilebilirdi (ideal meclis tabi bu).
Peki ne oldu? Demokrat gecinen parti, sistem isine geldigi icin ses cikarmadi. Cumhuriyetci gecinen partiye ise deginmek bile istemiyorum cunku "basiretsiz siyaset" tamlamasina anlam katiyorlar...
Sadece onlar mi? Hayir, ulkenin yuzde 8'i civarinda oy alan bir partinin mecliste konusmasindan cekinenlerde bu sistemi desteklediler. Tek parti iktidari isteyen is cevreleri de yine bu sistemin arkasinda idiler. Bir cok kisi is dunyasinin bu istegini mantikli bulabilir fakat atladigimiz bir sey var- Eger baraj daha erken veya bu secimler ile kaldirilmis olsa, o zaman secmen ve siyasi partiler kendilerini ona gore organize edip yine tek parti iktidarini mumkun kilacak guclu ve en onemlisi KALICI partiler olusturacaklardi. Is dunyasinin market teorisinden dolayi bunu iyi bilmesi gerekirdi ama demek ki onlar da yolun basinda! Ayni fiyatlara baraj uygulamasinin yarattigi ekonomik zarar gibi, oylara yapilan baraj da demokratik bir zarar yaratiyor ve bunu en basta gormesi gereken is dunyasi bile es geciyor.
Ben sahsim adina bu baraji hakli kilan tek bir sebep bile goremiyorum ve bu konunun nasil olupta cok atesli bir munazaraya donusmedigini anlamakta zorluk cekiyor hatta hayrete ve dehsete dusuyorum.
Sevgiler,
Mustafa Domanic
NOT: Bundan 2-3 yil once bir Bodrum gezisi sirasinda AKP ilce baskanliginda "Hakimiyet Kayitsiz Sartsiz Milletindir" yazisini gorunce sasirmistim. Nasil oluyorda 350nin uzerinde milletvekili olan bir parti Meclisin duvarinda ne yazdigini bilmiyor!!! Dogrusu soyle olacak: "EGEMENLIK Kayitsiz Sartsiz Milletindir". Bu konuda biraz dusununce Hak kelimesinin Allah'in varligina yaptigi atiftan dolayi Turkce olan 'egemenlik' yerine Arapca olan 'hakimiyet' kelimesinin kullanildigi sonucuna vardim. Bilmiyorum cok mu zorladim, belki de sadece cehalet...
23.5.06
20.5.06
Korku Imparatorlugu
Senelerdir Turkiye yi korku ile yonetenler yine isbasinda! Irtica ve teror Cumhuriyetimizin en buyuk dusmani diye insanlarin beynini yikayanlar, Cumhuriyetin 75. yil kutlamalarini sinsi planlarina alet edenler, Turkiye yi Muz Cumhuriyetine cevirenler, son olaylardan sonra yine dislerini gosterdiler. Insan Danistay'a yapilan saldirinin nasil abartildigini, kullanildigini, kimin veya kimlerin isine yaradigini gorunce, arkasinda bu Korku Imparatorlugunun olabilecegini dusunmeden edemiyor.
Yine korku icinde sokaklara dokturulen halk: "Turkiye Iran Olmayacak!" sloganlari atmakta. Turkiye ile Iran in arasindaki sosyal, tarihsel ve dini farkliliklari kavrayamayan sozde egitimli halkimiz "mollalar geliyor", "hepinizi zorla kapaticaklar" tehdidleri ile bu Korku Imparatorlugunun piyonlari yapiliyor. Turkiye de gercekten egitimli, acik fikirli, tarihten ders almis ve tablonun tumune bakabilenler, olanlarin farkinda olmalarina ragmen seslerini cikaramiyorlar cunku onlar da korku icinde. Daha once sesini cikarmak isteyenlerin ya islerinden oldugunu ya da olum tehditleri aldigini biliyorlar. Bu imparatorlugun hissedarlari yargi, ordu, medya, burokrasi, meclis ve is dunyasinda onemli pozisyonlari olan insanlar. Belki bazilarinin birbirleri ile baglantilari gevsek ve buyuk bir komplonun parcasi degiller ama hepsinin cikarlari Turkiye nin siyasi ve sosyolojik yapisinin degismemesinden yana. Sermayenin, gucun, iktidarin ellerinden kayip gitmesini izlemek istemiyorlar dogal olarak.
Sivil toplum, insan haklari, ozgurlukler, demokrasi derken millet ve devlet uzerindeki kontrollerinin gevsedigini bildikleri icin, ulkeyi bolecekler diye AB ye de karsi cephe almis durumdalar. Halbuki senelerdir ulkeyi kamplara bolen, korku ve tehditle yonetenler de onlar. Bu kucuk azinlik tabi ki tek basina ulkeyi yonetemiyor ve o yuzden bu Korku Imparatorlugunu kurmuslar, ya insanlarin korkularini kullanarak onlari yanlarina cekiyorlar ya da direk tehditlerle dusmanlarini sindiriyorlar. Tabi ki bu korku ve tehdit uzerine kurulmus duzen sonsuza kadar yasayamaz ancak oncelikle butun bu kuru gurultunun uzerine cikip gectigimiz 30 senede yasananlara bakip ayni tuzaga tekrar tekrar dusmememiz lazim.
Yine korku icinde sokaklara dokturulen halk: "Turkiye Iran Olmayacak!" sloganlari atmakta. Turkiye ile Iran in arasindaki sosyal, tarihsel ve dini farkliliklari kavrayamayan sozde egitimli halkimiz "mollalar geliyor", "hepinizi zorla kapaticaklar" tehdidleri ile bu Korku Imparatorlugunun piyonlari yapiliyor. Turkiye de gercekten egitimli, acik fikirli, tarihten ders almis ve tablonun tumune bakabilenler, olanlarin farkinda olmalarina ragmen seslerini cikaramiyorlar cunku onlar da korku icinde. Daha once sesini cikarmak isteyenlerin ya islerinden oldugunu ya da olum tehditleri aldigini biliyorlar. Bu imparatorlugun hissedarlari yargi, ordu, medya, burokrasi, meclis ve is dunyasinda onemli pozisyonlari olan insanlar. Belki bazilarinin birbirleri ile baglantilari gevsek ve buyuk bir komplonun parcasi degiller ama hepsinin cikarlari Turkiye nin siyasi ve sosyolojik yapisinin degismemesinden yana. Sermayenin, gucun, iktidarin ellerinden kayip gitmesini izlemek istemiyorlar dogal olarak.
Sivil toplum, insan haklari, ozgurlukler, demokrasi derken millet ve devlet uzerindeki kontrollerinin gevsedigini bildikleri icin, ulkeyi bolecekler diye AB ye de karsi cephe almis durumdalar. Halbuki senelerdir ulkeyi kamplara bolen, korku ve tehditle yonetenler de onlar. Bu kucuk azinlik tabi ki tek basina ulkeyi yonetemiyor ve o yuzden bu Korku Imparatorlugunu kurmuslar, ya insanlarin korkularini kullanarak onlari yanlarina cekiyorlar ya da direk tehditlerle dusmanlarini sindiriyorlar. Tabi ki bu korku ve tehdit uzerine kurulmus duzen sonsuza kadar yasayamaz ancak oncelikle butun bu kuru gurultunun uzerine cikip gectigimiz 30 senede yasananlara bakip ayni tuzaga tekrar tekrar dusmememiz lazim.
17.5.06
PEMBE TABLONUN HAZIN SONU
Bir onceki yazida Danistay'da yasanan, Ertugrul Ozkok'un, 'Turkiye'nin 11 Eylul'u' diye tanimladigi, vahim olaydan sonra CHP'nin uzerine dusenleri yazmistim. Bugun gazeteleri okurken Mehmet Ali Birand'in da benimle ayni noktaya dikkat cektigini gordum, CHP bunu bir siyasi rant firsati olarak gormemeli... Olayin hemen ardindan AKP ve olayin sorumlulariyla ilgili yazmak yerine CHP ile ilgili yazdim cunku olay tazeyken duygularimin AKP hakkinda objektif yorum yapmaya el vermeyecegini dusundum, CHP'nin rolunu bicmek daha kolaydi cunku... simdi AKP...
Her ne kadar CHP'nin gerilimi arttirmamak adina bu olayi AKP'ye karsi kullanmasinin yersiz olacagini soylesemde bu olayda AKP'nin cok ciddi sorumluluk tasidigini inkar edecek degilim. Basbakan, Mersin'de ciftcinin anasiyla ilgili yorumlarindan sonra katildigi kongrede yaptigi konusmanin hesabini bugun vermek zorundadir. Cunku Basbakan o konusmada, ciftciye ve dolayisiyla halka yaptigi terbiyesizligi bu sefer devletin yuce kurumlarina yoneltmis ve Danistay kararlarindan bahsederken Danistay'a 'Efendi' diye seslenmis, yapmakta oldugu asil goreve ihanet ederek devletimizin en temel kurumlarindan birini kendi capinda assagilamistir. Bu denli kendini bilmez ve sorumsuz bir tutum Basbakanlik koltugunda oturan kimsenin hakki olamaz. Basbakan seviliyor, halki anliyor olabilir ama bir lider olmak bundan fazlasini gerektirir. Liderlik sorumluluk almak, hataya yer vermemek demektir. Bizim Basbakanimiz bu hususlarda basarisiz olmustur. Bu nedenle Basbakan dunku cinayetin ardindan kendini gercekten hak ettigi bir felaketin ortasinda bulacaktir cunku Mersin'de o ayni kongrede kendi agzindan dokulen sozcukler gibi "Turkiye yol gecen hani degildir!". Basbakan dini siyasete alet etme hastaliginin sonuclarina kendisi katlanmak zorunda oldugu gibi Turk milletini de bu vahim hatalarindan dolayi magdur etmistir. Hesap zamani yaklasmaktadir.
Adalet ve Kalkinma Partisi, kalkinma konusunda sirtini IMF, kuresellesme ve Dervis'in programina yaslamis, aslinda yeni hic birsey getirmeden bekleneni ve soyleneni yapmistir. Adalet konusunda ise Turk milletinin 80 yildir yasadigi en kotu donemi getirmistir. Kanunlarimizin yarim yamalak reformlarla kevgir haline getirilmesinden sonra yargi kurumlarinin sayginligini ve etkinligini yitirmesine, hatta kalles kursunlara acik hedef olmasina izin veren bir partidir AKP. Turkiye'yi yoneten sozde adaletin partisidir ama Turkiye'de adalet var midir? Turkiye'de adalet her gecen gun daha da erimekte, Turk toplumu orman kanunlarina bir adim daha yaklasmaktadir. Satirla ogrenci kesenler, ideolojik cinayetler, adam oldurup 5 aya cikanlar, Agcalar, Pekerler, pislikler, kallesler AKP doneminde, ayni sivrisinegin bataklikta uredigi gibi son hizla uremislerdir. Burada suc tabi ki sadece hukumetin degil ama bu gelismeleri gormezden gelme, acik acik sabika kaydi bulunan Vakit gazetesini favori gazete ilan etme (bkz Abdullah Gul) gibi yaklasimlari ile durumun bu noktaya gelmesine buyuk katkilari olmustur. Turban meselesini secime alet eden, imam hatipli adama yirmiucnisan konusmasi yaptiran, sikmabasli kizlari meclise sokup turku okutan AKP bu cinayetin sorumlusu degildir de kimdir?
Yapmaya calistigim onlar-biz ayirimi degil. Bugun ulkenin en buyuk eksigi birlik ve beraberliktir, laik-dinci, ulkucu-solcu ayrimlarinin bizi getirdigi noktalara bakip bu eksiklige goz yasi dokmemek neredeyse imkansiz. Iste bu noktada liderlere dusen gorev bu ayriliklarin giderilmesiyken Tayyip Erdogan ve kurmaylari yoldan sapmis, oy kaygisi ile bu ayrimi guclendirecek hatalar yapmislardir. Erdogan'in Malezya'da Islami bankacilik ile soyledigi seyler gurur ve umut vericiydi halbuki, Islam'in yasadigimiz dunya sartlari icinde yeniden algilanmasinin, ilericilige olan gereksinimimizin altini cizmesi benim gururumu oksamisti fakat yurt icine dondugunde secim kaygisiyla o sikmabas turbanlara takili kalmasi onu yetersiz kilmaya yeter benim gozumde.
Tum Turk milletine buyuk gecmis olsun, siyaset ve ekonomimizdeki pembe tablonun sonunun geldigine inaniyorum. Keske Tayyip Erdogan yeterli olsaydi, keske Malezyada'ki tavrini buraya tasisa, keske sorumluluklarina daha iyi sarilsaydi. Ondan otesi laik ve modern yasam tarzinin bu milletin temel taslarindan biri olduguna inanan, yani benim gibi dusunen, kimseler keske korkmasalar, cocuklarini magazinle zehirlemek yerine ulkelerine sahip cikmayi ogretselerdi...
Tabi keskelerle vakit kaybetmemek lazim, onumuzde secimler var. Bana kalirsa bu son olay AKP'nin erken secime gitmesini gerektirmekte, cunku her ne kadar 5 yil boyunca ofiste kalmayi hak etmis olsalarda su anda temsil ettikleri oranda oy almadiklarini onlar da biliyorlar ve haksiz kazanimlari olan bu gucu biraz daha kotuye kullanirlarsa sistemin kurumlarinin baskisinin dayanilmaz hale gelicegini ongoruyorlardir. Tabi bu baski su an itibariyle askeri darbe tehtidi disinda etkin bir form kazanabilir mi o da ayri bir soru isareti. Sirtini orduya yaslayip goz gore gore kaybettigimiz degerlerimize sahip cikmak yerine surekli sikayet eden kesime sormak gerek tabi bunu : Nasil olurda CHP'nin alternatifi olmaz? olmayacaksa nasil olur da Baykal yonetimi CHP'de kalir?
Son olarak bu olayin isiginda bir ders cikartilmasi gerektigine inaniyorum. Bu ders, guc kullanarak bir dusunceyle, veya o dusuncenin yanlis anlasilmis versiyonlariyla savasamayacagimizdir. Guclu bir fikirle karsi savasmanin tek yolu baska bir fikirdir... O hep sigindigimiz, gereksiz yere tanrilastirdigimiz Ataturk bunun bilincinde oldugu icin yaratici ve basarili bir liderdi, bugun duruma bakip soylenenler (basta CHP) guclu fikirler uretmekte zorlandiklarini itiraf edip bunu degistirmek zorundadir. Yoksa yasakla ne mollalik, ne sikmabas, ne kadin dovme degismez bu ulkede...
*Resim hurriyet gazetesi internet sitesine aittir.
Her ne kadar CHP'nin gerilimi arttirmamak adina bu olayi AKP'ye karsi kullanmasinin yersiz olacagini soylesemde bu olayda AKP'nin cok ciddi sorumluluk tasidigini inkar edecek degilim. Basbakan, Mersin'de ciftcinin anasiyla ilgili yorumlarindan sonra katildigi kongrede yaptigi konusmanin hesabini bugun vermek zorundadir. Cunku Basbakan o konusmada, ciftciye ve dolayisiyla halka yaptigi terbiyesizligi bu sefer devletin yuce kurumlarina yoneltmis ve Danistay kararlarindan bahsederken Danistay'a 'Efendi' diye seslenmis, yapmakta oldugu asil goreve ihanet ederek devletimizin en temel kurumlarindan birini kendi capinda assagilamistir. Bu denli kendini bilmez ve sorumsuz bir tutum Basbakanlik koltugunda oturan kimsenin hakki olamaz. Basbakan seviliyor, halki anliyor olabilir ama bir lider olmak bundan fazlasini gerektirir. Liderlik sorumluluk almak, hataya yer vermemek demektir. Bizim Basbakanimiz bu hususlarda basarisiz olmustur. Bu nedenle Basbakan dunku cinayetin ardindan kendini gercekten hak ettigi bir felaketin ortasinda bulacaktir cunku Mersin'de o ayni kongrede kendi agzindan dokulen sozcukler gibi "Turkiye yol gecen hani degildir!". Basbakan dini siyasete alet etme hastaliginin sonuclarina kendisi katlanmak zorunda oldugu gibi Turk milletini de bu vahim hatalarindan dolayi magdur etmistir. Hesap zamani yaklasmaktadir.
Adalet ve Kalkinma Partisi, kalkinma konusunda sirtini IMF, kuresellesme ve Dervis'in programina yaslamis, aslinda yeni hic birsey getirmeden bekleneni ve soyleneni yapmistir. Adalet konusunda ise Turk milletinin 80 yildir yasadigi en kotu donemi getirmistir. Kanunlarimizin yarim yamalak reformlarla kevgir haline getirilmesinden sonra yargi kurumlarinin sayginligini ve etkinligini yitirmesine, hatta kalles kursunlara acik hedef olmasina izin veren bir partidir AKP. Turkiye'yi yoneten sozde adaletin partisidir ama Turkiye'de adalet var midir? Turkiye'de adalet her gecen gun daha da erimekte, Turk toplumu orman kanunlarina bir adim daha yaklasmaktadir. Satirla ogrenci kesenler, ideolojik cinayetler, adam oldurup 5 aya cikanlar, Agcalar, Pekerler, pislikler, kallesler AKP doneminde, ayni sivrisinegin bataklikta uredigi gibi son hizla uremislerdir. Burada suc tabi ki sadece hukumetin degil ama bu gelismeleri gormezden gelme, acik acik sabika kaydi bulunan Vakit gazetesini favori gazete ilan etme (bkz Abdullah Gul) gibi yaklasimlari ile durumun bu noktaya gelmesine buyuk katkilari olmustur. Turban meselesini secime alet eden, imam hatipli adama yirmiucnisan konusmasi yaptiran, sikmabasli kizlari meclise sokup turku okutan AKP bu cinayetin sorumlusu degildir de kimdir?
Yapmaya calistigim onlar-biz ayirimi degil. Bugun ulkenin en buyuk eksigi birlik ve beraberliktir, laik-dinci, ulkucu-solcu ayrimlarinin bizi getirdigi noktalara bakip bu eksiklige goz yasi dokmemek neredeyse imkansiz. Iste bu noktada liderlere dusen gorev bu ayriliklarin giderilmesiyken Tayyip Erdogan ve kurmaylari yoldan sapmis, oy kaygisi ile bu ayrimi guclendirecek hatalar yapmislardir. Erdogan'in Malezya'da Islami bankacilik ile soyledigi seyler gurur ve umut vericiydi halbuki, Islam'in yasadigimiz dunya sartlari icinde yeniden algilanmasinin, ilericilige olan gereksinimimizin altini cizmesi benim gururumu oksamisti fakat yurt icine dondugunde secim kaygisiyla o sikmabas turbanlara takili kalmasi onu yetersiz kilmaya yeter benim gozumde.
Tum Turk milletine buyuk gecmis olsun, siyaset ve ekonomimizdeki pembe tablonun sonunun geldigine inaniyorum. Keske Tayyip Erdogan yeterli olsaydi, keske Malezyada'ki tavrini buraya tasisa, keske sorumluluklarina daha iyi sarilsaydi. Ondan otesi laik ve modern yasam tarzinin bu milletin temel taslarindan biri olduguna inanan, yani benim gibi dusunen, kimseler keske korkmasalar, cocuklarini magazinle zehirlemek yerine ulkelerine sahip cikmayi ogretselerdi...
Tabi keskelerle vakit kaybetmemek lazim, onumuzde secimler var. Bana kalirsa bu son olay AKP'nin erken secime gitmesini gerektirmekte, cunku her ne kadar 5 yil boyunca ofiste kalmayi hak etmis olsalarda su anda temsil ettikleri oranda oy almadiklarini onlar da biliyorlar ve haksiz kazanimlari olan bu gucu biraz daha kotuye kullanirlarsa sistemin kurumlarinin baskisinin dayanilmaz hale gelicegini ongoruyorlardir. Tabi bu baski su an itibariyle askeri darbe tehtidi disinda etkin bir form kazanabilir mi o da ayri bir soru isareti. Sirtini orduya yaslayip goz gore gore kaybettigimiz degerlerimize sahip cikmak yerine surekli sikayet eden kesime sormak gerek tabi bunu : Nasil olurda CHP'nin alternatifi olmaz? olmayacaksa nasil olur da Baykal yonetimi CHP'de kalir?
Son olarak bu olayin isiginda bir ders cikartilmasi gerektigine inaniyorum. Bu ders, guc kullanarak bir dusunceyle, veya o dusuncenin yanlis anlasilmis versiyonlariyla savasamayacagimizdir. Guclu bir fikirle karsi savasmanin tek yolu baska bir fikirdir... O hep sigindigimiz, gereksiz yere tanrilastirdigimiz Ataturk bunun bilincinde oldugu icin yaratici ve basarili bir liderdi, bugun duruma bakip soylenenler (basta CHP) guclu fikirler uretmekte zorlandiklarini itiraf edip bunu degistirmek zorundadir. Yoksa yasakla ne mollalik, ne sikmabas, ne kadin dovme degismez bu ulkede...
*Resim hurriyet gazetesi internet sitesine aittir.
MENEMEN, DANISTAY, CHP
"Menemen olayinin Serbest Cumhuriyet Firkasi'na yuklenmesini ve bu siyasi olusumun onunun kesilmesini bugun tekrar hatirlamak gerek. CHP Danistay'da yasanan aci olayi AKP'yi yipratmak icin kullanmaya calisirsa Menemen'de yaptigi hatayi tekrarlar ve ulkemizde serbest ve demokratik dusunceye darbe vurur."
Ataturk'un vasiyetini yerine getirmeyen, dil ve tarih kurumlarina keyfi kararlarla haklari olan payi vermeyen, ote yandan 25 milyon dolarlik genel merkez insaati tamamlayan CHP, Cumhuriyet'in ve laik duzenin koruyucusu olamaz. Baykal, 'dil ve tarih kurumlari Ataturk'un miras biraktigi kurumlar degildir' diyerek kanun tanimazligin, keyfiyetin ve bana kalirsa yuzsuzlugun sinirlarini asmis, kelimenin tam anlamiyla haddini bilmez davranmistir. Baykal'a sormak gerekir "Bugun CHP, Ataturk'un mirasini biraktigi kurum mudur?" Isin aslina bakilacak olursa CHP, dil ve tarih kurumlarindan daha ciddi degisikliklere ugramis ve Ataturk'un mirasini haketmeyen bir hale gelmistir. Her firsatta siyasetlerini Ataturk ile ozdeslestirmeye calissalarda belki de Ataturk'u en az anlayan siyasi olusumlardan biri olmayi basarmislardir.
Menemen olayi oncesinde bizzat Ataturk'un kurulmasina on ayak oldugu ve yakin arkadasi Fethi Bey'i liderligine onerdigi Serbest Cumhuriyet Firkasi, Izmir'de bir miting duzenlemistir. Iktidari yitirme panigine kapilan CHP bu mitingi basin yoluyla provoke etmis, olaylar sonunda bir cocuk olmustur. Bu olaylardan hemen sonra Menemen'de silahsiz bir subay'in gericiler tarafindan sehit edilmesi olayi ise yine CHP tarafindan siyasete alet edilmis ve SCF'nin sonu getirilmistir.
Bu olayin Danistay'da bugun yasadigimiz vahim durumla karsilastirilmasi, onumuzdeki gunlerde Turkiye'de olusmasi beklenen siyasi ortama isik tutmasi bakimindan muhimdir. Karsilastirma yapildiginda SCF, AKP'ye oranla yuzu batiya daha donuk, en azindan goruntu acisindan AKP'den daha 'batili' bir siyasi olusumdur. Yani CHP'nin baskisiyla son bulan 'gerici' SCF gitmis yerine AKP gelmistir. Buradan iki sonuc cikarilabilir: 1- CHP gericiler ile mucadele yontemlerinde basarisiz olmus, ozgurlukleri kisitlayarak aldiklari 'onlemler' geri tepmis ve daha da vahim bir hal almistir. 2- CHP'nin iktidarda kalmak icin kullandigi yontemler daha beter geri tepmis, CHP meclisin disinda kalmis ve ancak siyasi caresizlikten yuzde 17 oy alarak geri girebilmistir. Bir sonraki secimlerde ise meclise girmesi suphelidir.
CHP bir sinavin esigindedir. Eger kendi gecmislerine bakip yukarida bahsettigimiz iki cikarimi yapar ve bunun isiginda sag duyulu davranirlarsa basarili siyasetin temel ilkelerinden olan degisme ve gelismeyi saglamis olurlar. Yok bunu bir firsat olarak degerlendirip zaten gergin olan siyasi tabloya korukle giderlerse hem yine kendileri hemde ulkemiz kaybedecektir. Sirtini devletin kurumlarina yaslayarak, halktan kopuk, adeta umursamaz siyasetler izleyerek CHP bu ulkeye yarar saglayamaz. Cumhuriyet'in, laik duzenin militanca korunmaya ihtiyaci olmamalidir, bu ihtiyaci doguranlar yine o koruyuculuga siginmak isteyenlerdir.
9.5.06
Vizyonsuzluk
Hep getirdigi yeni siyaset ve hizmet anlayisi ile ovdugumuz AKP ne yazik ki secim gunu yaklastikca Turk siyasetinin sig ve klasik populist politikalarina bir donus sergilemekte. Turk siyasetinin degisimine ve modernizasyonuna onculuk edecegini dusundugumuz AKP hukumeti hem kendi icindeki hazimsizlik ve vizyon eksikliginden, hem de degisime direnen sistemin dis etkenlerinden dolayi nefessiz kalmis durumda. Sadece cok calismakla degil vizyon yaratmak, siyaset uretmekle basarili bir iktidar olunabilinir, sonucta Turkiye Cumhuriyeti bir belediye baskanligi degildir. AKP her ne kadar bazi projelerle ve bir muhafazakar demokrat cerceve ile ise baslamissada ozellikle ic siyasette karsisina engeller ciktikca bu engelleri yeni siyasi manevralar veya yeni bir vizyon ile asmayi becerememis, ya geri adim atmis ya da basit agiz dalaslarindan oteye gecememistir.
Erdogan'in Diyarbakir da ki konusmasi ve Kurt Sorununu gundeme getirmesi, AB icin yapilan azinlik reformlari ile birlikte Turkiye nin dogru yolda gittiginin isareti idi. Ancak PKK eylemlerinin siklasmasi, protestolar ve milliyetciligin Turk kamuoyunda yukselen bir deger olmasi AKP nin pozisyonunu yeniden ayarlamasina sebep oldu. Gecen hafta Newsweek de cikan Turkiye ile ilgili yaziyi okuyunca bunu daha iyi gorebiliyorsunuz. Her ne kadar dergi bu degisimin sonuclarini abartmis ve sansasyonel hale getirmis olsa da AKP ve Basbakan da ki bazi onemli soylem degisikliklerine parmak basmis. Hem ekonomide hem siyasette gunu kurtarmaya yonelik populist politikalara son verme iddasi ile iktidar olanlarin bu zig-zag politikalari eski aliskanliklarin hala devam ettigini ve bir vizyon eksikligi, bir misyon belirsizligi oldugunu gostermekte. Surekli tabani, orduyu ve yerlesik duzeni, veya merkez sagi mutlu etmek arasinda gidip geliniyor. AK Parti artik toplama ve kisilere endeksli bir parti olmadigini kanitlamak ve programini uygulamak zorunda.
Dis siyasette AB ye tam uyelik ve komsularla iyi iliskiler ekseninde planli ve programli bir siyaset yurutulurken ic siyasetteki bu tikanma sadece medyaya veya bazi dinazorlasmis kurumlara veya kisilere atfedilmemeli, AKP nin vizyonsuz siyaseti de bu cozumsuzlugu ve sonucunda hem toplumda hem de AKP de olusan asabiyetin sorumlusudur. Sucu hep baskalarina atarsaniz hicbir zaman ozelestiri yapamazsiniz ve AKP Turkiye nin gelecegine damga vurmak ve kalici olmak istiyorsa ozelestiri yapmak zorundadir. Her ne kadar bazi partililer ozelestiri yapmaya calissada, Turkiye de ki siyasi kulturun bunu bir ic muhalefet gibi gormesinden dolayi, bu sesler hep ciliz kalmakta ve Basbakan Erdogan tarafindan ciddiye alinmamakta.
Onumuzdeki secimlerde AKP yi ve Erdogan'i zorlayacak ve toplumun genis bir kesimine hitab edecek bir parti veya lider gozukmediginden olasi ikinci bir AKP iktidarinin hala bu acmazlar icindeyken memlekete ne kadar yararli olacagini da sorgulamak gerek. Belki birbirlerini yemekten paralize olan koalisyon hukumetleri doneminden cikmis olabiliriz ama Turkiye sadece cok calisan degil artik ayni zamanda Turkiye icin bir vizyonu olan ve bunu planli, programli bir sekilde asama asama gerceklestiren ve halka anlatabilen bir hukumeti hakediyor. Daha once de yazdigim gibi (bkz. AKP'nin iktidar sendromu) citayi yukselten AKP'nin Turkiye nin siyasi partiler mezarligina gomulmemek icin surekli kendini yenilemesi ve asmasi gerekmekte.
Erdogan'in Diyarbakir da ki konusmasi ve Kurt Sorununu gundeme getirmesi, AB icin yapilan azinlik reformlari ile birlikte Turkiye nin dogru yolda gittiginin isareti idi. Ancak PKK eylemlerinin siklasmasi, protestolar ve milliyetciligin Turk kamuoyunda yukselen bir deger olmasi AKP nin pozisyonunu yeniden ayarlamasina sebep oldu. Gecen hafta Newsweek de cikan Turkiye ile ilgili yaziyi okuyunca bunu daha iyi gorebiliyorsunuz. Her ne kadar dergi bu degisimin sonuclarini abartmis ve sansasyonel hale getirmis olsa da AKP ve Basbakan da ki bazi onemli soylem degisikliklerine parmak basmis. Hem ekonomide hem siyasette gunu kurtarmaya yonelik populist politikalara son verme iddasi ile iktidar olanlarin bu zig-zag politikalari eski aliskanliklarin hala devam ettigini ve bir vizyon eksikligi, bir misyon belirsizligi oldugunu gostermekte. Surekli tabani, orduyu ve yerlesik duzeni, veya merkez sagi mutlu etmek arasinda gidip geliniyor. AK Parti artik toplama ve kisilere endeksli bir parti olmadigini kanitlamak ve programini uygulamak zorunda.
Dis siyasette AB ye tam uyelik ve komsularla iyi iliskiler ekseninde planli ve programli bir siyaset yurutulurken ic siyasetteki bu tikanma sadece medyaya veya bazi dinazorlasmis kurumlara veya kisilere atfedilmemeli, AKP nin vizyonsuz siyaseti de bu cozumsuzlugu ve sonucunda hem toplumda hem de AKP de olusan asabiyetin sorumlusudur. Sucu hep baskalarina atarsaniz hicbir zaman ozelestiri yapamazsiniz ve AKP Turkiye nin gelecegine damga vurmak ve kalici olmak istiyorsa ozelestiri yapmak zorundadir. Her ne kadar bazi partililer ozelestiri yapmaya calissada, Turkiye de ki siyasi kulturun bunu bir ic muhalefet gibi gormesinden dolayi, bu sesler hep ciliz kalmakta ve Basbakan Erdogan tarafindan ciddiye alinmamakta.
Onumuzdeki secimlerde AKP yi ve Erdogan'i zorlayacak ve toplumun genis bir kesimine hitab edecek bir parti veya lider gozukmediginden olasi ikinci bir AKP iktidarinin hala bu acmazlar icindeyken memlekete ne kadar yararli olacagini da sorgulamak gerek. Belki birbirlerini yemekten paralize olan koalisyon hukumetleri doneminden cikmis olabiliriz ama Turkiye sadece cok calisan degil artik ayni zamanda Turkiye icin bir vizyonu olan ve bunu planli, programli bir sekilde asama asama gerceklestiren ve halka anlatabilen bir hukumeti hakediyor. Daha once de yazdigim gibi (bkz. AKP'nin iktidar sendromu) citayi yukselten AKP'nin Turkiye nin siyasi partiler mezarligina gomulmemek icin surekli kendini yenilemesi ve asmasi gerekmekte.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)